0
26/07/2023
Yazıyı Beğenin & Paylaşın
Yazı Yorumları (0)
26/07/2023
Oppenheimer: Nolan’ın En İyi Filmi Değil!
Sağlam bütçesi ve güçlü oyuncu kadrosuyla, oyunculuk açısından üstün performanslar sergileyen, görsel olarak adeta Nolan filmlerine yakışır bir güce sahip olan ancak anlatı açısından biraz yavan kalan bir filmle karşı karşıyayız. Oppenheimer!
Oppenheimer Konusu
Bazıları için askeri ve diplomatik bir başarı, diğerleri için ise insanlık tarihinin en karanlık eylemlerinden biri olarak görülen olaylar; Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları, yüz binlerce canın kaybına ve nesiller boyu süren korkunç bir travmaya neden oldu. Tüm bu kaosun arkasında ise aslında dünya bilim tarihinde çığır açtığını düşünen bir fizikçinin insanlığı ileriye götürme arzusu ve belki de yenemediği egosu vardı.
Memento gibi bir şaheserle adını duyuran ve The Dark Knight üçlemesiyle Hollywood’un en tanınmış yönetmenleri arasına giren Christopher Nolan, alışık olmadığımız bir türe el atarak Amerikalı fizikçi Robert Oppenheimer’ın atom bombası ile pik yapan hayat hikayesini anlatıyor. Biyografi türünün kendine has zorluklarının farkında olan Nolan, izleyiciyi kendisine çekecek farklı numaralarla bu zorlukları aşmaya çalışmış.
Ünlü yönetmen, Tenet filmiyle karışık eleştiriler almış olsa da, bu sefer tarihimizin en karanlık olaylarından birine, Atom Bombasının Babası olarak bilinen fizikçi Oppenheimer’ın hikayesine odaklanmak istemiş. Oldukça sağlam bir bütçe ve güçlü bir oyuncu kadrosuyla desteklenen film, görsel açıdan Nolan’ın beklenen kalitesine sahip olsa da anlatı bakımından eksik kalan yavan bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Nedenlerini hemen anlatalım isterseniz…
Böylesine Kaliteli Bir Film Neden İnsanı Bu Kadar Sıkar? İşte Nolan Farkı ile Nedenleri!
2005 yılında Kai Bird ve Martin J. Sherwin tarafından kaleme alınan Amerikalı Prometheus: J. Robert Oppenheimer’ın Başarı ve Acı Dolu Öyküsü kitabından uyarlanan film, senaryosuna Nolan’ın yanı sıra yine bu iki ismin imzasını taşıyor. Oppenheimer’ın hikayesi, bilim, politika ve askeri konuların ötesine geçerek, farkında olmadan korkunç bir dönemin başlangıcını simgeliyor. Filmin ana teması, tüm insanları yok oluşa sürükleyecek olan bitmek bilmeyen hırsımızı vurguluyor.
Üç saatlik süresiyle detaylı bir analiz beklenen Oppenheimer, birkaç dikkat çekici an haricinde yavaş ilerleyen ve genellikle sadece birkaç kelime duyduğumuz yan karakterlerin sürekli olarak hikâyeye dahil olup çıktığı yorucu bir deneyim sunuyor. Cillian Murphy’nin ünlü fizikçiyi canlandırdığı performansı, Oppenheimer’ın hayatının farklı dönemlerindeki coşkudan dehşete, hayal kırıklığından öfkeye uzanan duygusal geçişleri muhteşem bir şekilde yansıtıyor.
Filmde, İzafiyet teorisini ortaya atan Albert Einstein’ın açtığı yoldan ilerleyen Oppenheimer’ın bilime ve gelişime olan tutkusunu, yaşadığı çöküşleri ve en önemlisi gözünü kör edebilen hırsını izleyiciye başarılı bir şekilde aktarıyor. Bu yüzden, pek çok önemli ismin projelerde yer almayı tercih ettiğini anlamak mümkün oluyor.
Yıldız Kadro, Doğru Hikaye, Yanlış Aktarım
Devam edelim.
Kariyerinde sağlam adımlarla ilerleyerek adını duyuran Oppenheimer, farklı üniversitelerde önemli görevler üstlenirken, ABD’de hızla yükselen antikomünist cepheye rağmen sol görüşlerini cesurca paylaşmaktan çekinmiyor. Eşi Kitty’yi uzun süredir vazgeçemediği sevgilisi Jean Tatlock ile aldatmaktan geri durmuyor. Aynı zamanda İspanya’daki faşist yönetime karşı destek verirken, Hitler’e karşı kullanılabilecek bir projeye de dahil oluyor.
Gerçek bir dahi olan Oppenheimer, iyi niyetli ve temiz bir kalbe sahiptir. Ancak hikâye boyunca karşılaşacağımız diğer karakterler gibi hırsını kontrol etmekte zorlanıyor. Komutan Groves’un dünyadaki bütün savaşları bitirecek bir projeyi yönetme teklifine ise hemen atlıyor.
Bu zorlu süreçte Oppenheimer’ın yaşadığı iç çatışmalar ve hayatındaki kararların yansımaları, film boyunca izleyicilere duygusal bir yolculuk sunuyor. Emily Blunt ve Florence Pugh’un da başarılı performanslarıyla desteklenen Oppenheimer’ın hikayesi, izleyicileri merak içinde bırakan bir kurgu ve sürükleyici anlatımıyla büyülemeye aday.
Artık ilerleyen sahnelerde, Robert Oppenheimer’ın gizemli Manhattan Projesi’nde nasıl çalıştığını ve dünyanın dört bir yanından önemli bilim insanlarını bir araya getirerek sıkı denetim altında nasıl ilerlediğini görüyoruz. Film boyunca önemli bir kısmı durağan olsa da, Nolan cross-cut’lar kullanarak sık sık farklı zaman dilimleri arasında bizi gezintiye çıkartıyor. Bu yöntemle seyirci, Oppenheimer’ın karşılaştığı sayısız engel ve zorluklarla dolu serüvenine şahit oluyor.
Manhattan Projesi’nin gizemli dünyasına dalan Oppenheimer ve ekibi, hem bilimsel hem de siyasi açıdan zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Hükümetin sıkı denetimi altında çalışan bilim insanlarının yaşadığı gerginlikler ve zorlayıcı durumlar, izleyicileri gerilim dolu anlarla buluşturuyor.
Nolan, yine yönetmenlik becerisini göstererek izleyicileri farklı zaman dilimleri arasında mekik dokuyan bir hikayenin içine çekiyor. Bu sayede Oppenheimer’ın bilim ve tarihle dolu hayatını keşfederken, aynı zamanda farklı boyutlardan olaylara bakma fırsatı da buluyoruz. Başarılı oyunculuklar ve etkileyici görsellikle desteklenen film, izleyicileri kendine çeken ve düşündüren bir sinematik deneyim sunuyor.
Yıldızların Figüran Olduğu Sahneler
Hikayemizde, kahramanımızın projeye hazırlık sürecini, enstitü yöneticisi Lewiss Strauss’ın Kongre’ye ifade verdiği siyah-beyaz sahneleri ve Oppenheimer’ın gelecekte geçen sorgu sekansları arasında mekik dokuyoruz. Niels Bohr, Isidor Rabi ve Klaus Fuchs gibi önemli isimlerle olan tartışmalar, Jean Tatlock ile yapılan kaçamaklar, siyasi ve askeri çekişmeler de hikayemizin önemli unsurlarından sadece birkaçı.
Ancak tüm bu devasa yapının ve yıldızlar kadrosunun sunamadığı bir şey var: İyi bir hikayenin, seyirciye doğru şekilde sunularak yaşattığı tatmin hissi. Oppenheimer’ın hayatı, bilim, politika ve kişisel ilişkilerin kesiştiği bir labirent gibi. İşte tam da bu karmaşıklığı ustalıkla aktararak seyirciyi içine çekecek ve merak uyandıracak bir anlatıma ihtiyacımız var.
Filmin anlatımında eksik kalan, tüm bu detayları birleştirerek izleyiciyi içine çeken güçlü bir kurgu oluşturmak. Seyircinin karakterlerle bağ kurabilmesi ve onların iç dünyalarına derinlemesine nüfuz edebilmesi için hikayenin derinliklerini ustaca ortaya koymak gerekiyor.
Böylece Oppenheimer’ın tutkulu, karmaşık ve çelişkili yaşamını seyirciye akıllarda kalıcı bir şekilde aktarmak, filmi unutulmaz bir deneyim haline getirecek. İyi bir hikayenin doğru sunumuyla seyircide bıraktığı tatmin hissi, bu tür projelerin önemini bir kez daha vurguluyor.
Sonuç Olarak…
Nolan’ın anlatmak istediği hikaye aslında alışılageldik kurgu teknikleri ile de aktarılabilecekken, yönetmenin imzası haline gelen farklı zaman dilimleri üzerinden mesajını vermeye çalışması, süresi 3 saati aşan bir film için sorun yaratıyor. Ancak bu durumun tek nedeni süre değil; yönetmen ve senaryonun tercih ettiği oldukça ağır işleyen anlatım dili de etkiliyor. Böylesi karamsar ve hatta trajik bir hikayenin, bir Hollywood blockbuster’ı gibi sadece aksiyon şöleni ile sunulmasını beklemiyordum. Ancak hakkında çok daha ciddi ve samimi söylemler yürütülebilecek mesajları olan bir filmin, sadece gösterişli bir hediye paketi gibi sunulması ve sürekli yapmacık bir havaya bürünmesi can sıkıcı bir durum.
Film, içinde barındırdığı derin anlam ve önemli mesajlarla seyirciyi etkilemeyi başarıyor, ancak uzun süreli ve ağır anlatımı bazı izleyiciler için zorlayıcı olabilir. Nolan’ın hikayeyi daha etkili bir şekilde anlatma potansiyeli varken, bazı sahnelerdeki aşırı uzunluk ve gereksiz ayrıntılara sapma, izleyiciyi hikayeden koparıyor.
Özetle, filmdeki güçlü mesajların daha etkili bir anlatım ile sunulabileceğini düşünüyorum. Nolan’ın yönetmenlik yeteneği ve imzası elbette takdir edilmeli, ancak izleyicinin anlatıyı daha akıcı ve etkileyici bir şekilde alabilmesi için hikayenin bazı bölümlerinin gözden geçirilmesi ve kurgunun daha sade ve odaklanmış hale getirilmesi gerekebilirdi. Bu sayede film, hedeflediği etkiyi daha güçlü bir şekilde seyirciye aktarabilirdi.
Ben çok konuştum. Sıra sizde ☺ Filmi izlediniz mi? Size neler hissettirdi?
Robert Oppenheimer biyografisi: Wikipedia
İlginizi çekebilir: ”Ünlülerin Instagram’da Paylaşım Başına Aldıkları Ücret!”