0
18/09/2023
Yazıyı Beğenin & Paylaşın
Yazı Yorumları (0)
18/09/2023
Gustave Flaubert'in Başyapıtı: Aşk ve İhtirasın Kadını 'Madam Bovary'
Tutkulu, hayalperest, karanlık ve etkileyici bir kadın… Kendisi Gustave Flaubert’in Dünya edebiyatına kazandırdığı sayın Madam Bovary!
Capsulmag inceleme dosyamızda bugün Flaubert’in yarattığı, kendisinden sonra birçok esere ilham olan Madam Bovary var. Eser, çağının edebiyatında çığır açan bir roman olarak kabul ediliyor. Okurken adeta birer film sahnesi gibi hissettiğimiz satırlarda ise 19. yüzyıl Fransa’sının toplumunu görüyoruz. Toplumsal yapının ziyadesiyle eleştirildiği kitapta, bulunduğu döneme göre de oldukça cüretkâr ve korkusuz olaylar barınıyor. Zaten yayımlandığı süreçte de bu nedenlerden dolayı kısa bir süre boyunca yasaklanıyor.
Kim bu Madam Bovary?
Romanın çekici baş karakteri Emma Bovary, aslında ilk ortaya çıktığında sadece hayalleri olan bir genç kız. Aşk üzerine bir evlilik, kendine ait bir ev ve hizmetçiler, güzel kıyafetler istekleri arasında. Evliliğinin başlangıcındaki heyecanı aşk sansa da, sonrasında yaşadığı monotonluk ona ‘aşk’ olmadığını gösteriyor ve o da kendini hayatının geri kalanını etkileyecek kararlar silsilesinde buluyor…
Flaubert, romanda Emma Bovary’yi, zamanla yaşadığı sıkıcı hayattan kaçmak için hayal dünyasına dalmış ve kendini aşkın kollarına bırakmış bir kadın olarak tasvir ediyor. Ancak her denemesinde hüsrana uğrayan Emma, denemekten vazgeçmiyor ve art arda aldığı yanlış kararlar sonucunda kendini karanlık bir depresyonun içinde buluyor.
Emma, yanlışları ile hikayeye dahil oluyor…
Evlilik kavramının kendine ifade ettiğiyle kocasının anladığının tamamen farklı olduğunu gören Emma, dışarıdaki lüks hayattan da haberinin olmasıyla birlikte duygusal olarak sürüklenmeye başlıyor. Dönemin Paris’inin şatafatlı partileri, ihtişamlı eğlenceleri ve insanların nasıl bir hayat sürdüğünden de iyiden iyiye haberdar olmaya başlayan Emma, günden güne tahammülsüz ve hoşnutsuz bir kadın olmaya başlıyor.
Bu süreçte hayatına giren sevgilisi Leon’u da kaprisleri ve olumsuz ruh halleri ile bunaltan Emma, Leon tarafından terk ediliyor. Kendinden yaşça küçük ve istikbali parlak olan bu adama, aklı sıra kafasındaki tüm aşk tasvirini yükleyen genç kadın, aradığı şeyin bu adam olmadığına karar verip vazgeçiyor.
Yeni bir aşk denemesi…
Emma Bovary, bu süreci çok kolay olmasa da bir şekilde atlatıyor. Eşinden bir çocuk dünyaya getirip bir süre onunla ve hizmetçileri ile kafasını meşgul ediyor. Meşguliyetlerinden biri de lüks kıyafetler ve eşyalar almak olan genç kadın, bir süre sonra inanılmaz derecede borcun altında kalıyor. Hayalindeki yaşama henüz ulaşamadığı için üzgün ancak hala o yaşamı arzulayan Emma, yeni biriyle tanışıyor ve gönlünü bu sefer fena kaptırıyor.
Rudolphe Boulanger…
Rudolphe, Emma’nın tanıştığı ilk an etkilendiği ama hiç de ona yansıtmaya niyetinin olmadığı zengin bir çiftçi. Aralarındaki ilişkinin zamanla aşka dönmesi, Emma’yı tam anlamıyla kendinden geçiriyor. Tabii ki bu durum sadece Emma için geçerli çünkü Rudolphe o kadar sığ bir adam ki, kendisi aşkı anlayamayacak kadar basit ve zevkperest bir karaktere sahip. Ancak ilişkileri boyunca Emma’ya bunu tam tersi yansıtıyor ve aşkı arayan o genç kadını kendi arzuları için kullanıyor…
Hayalini kurduğu hayata sahip olmak için her yolu deniyor…
Emma, Rudolphe ile ilişkisi sürerken bir yandan da eşini kendi ihtirasları için kullanıyor. Doktor olan Charles Bovary’yi, beklentiyi asla karşılamayacak olan bir ameliyat için ikna ediyor. Aslında asıl amacı adamın, o zamanın tıbbi imkanları içerisinde imkansız olarak görülen bir şeyi başarması ve çok meşhur bir doktor olması… Ancak ameliyat hem hasta hem de doktor Charles açısından başarısız geçiyor. Öyle başarısız ki, hastanın ayağı kesilmek zorunda kalınıyor ve bütün kasabalar, çevre şehirler tarafından duyulan bu talihsiz olay yüzünden, adam utanç duyup dışarı bile çıkamıyor. Bunun sonucunda Emma, mümkünmüş gibi kocasından daha çok nefret ediyor ve hayatındaki yanlış kararlardan birini daha alıyor.
Yasak aşka kaçmak…
Bir süredir planlarını yaptığı üzere Rudolphe ile kaçmak üzere olan Emma, son anda acı verici bir mektup alıyor sevgilisinden. Rudolphe mektupta, kaçıp buradaki hayatını bırakamayacağını ve ilişkilerinin bittiğini yazıyor. Kocasından başarı umup hayal kırıklığına uğradıktan sonra bir tekme de sevgilisinden yiyen Emma, çok kötü bir şekilde hastalanıyor ve yataklara düşüyor.
Aylarca yattığı yataktan sonunda kalkan Emma, artık iyi bir hayat sürmek istediğinden kendini dine veriyor. Kısa bir süre de olsa yaratıcı ile yakınlık kurup huzurlu günler geçiren genç kadının, bu dönemi sonlandırması, Leon ile tesadüfen karşılaşınca son buluyor.
Aşk yeniden…
Yılların etkisi ile değişip gelişen ve sağlam bir işe sahip olan Leon, başta Emma ile ilişkilerinin başlamasına çok mutlu oluyor. Çünkü Emma’nın aksine adam, duyguları ile hareket eden, sevgiye değer veren bir kalp taşıyor. Ancak Emma, haftada sadece bir gün geçirdiği sevgilisini bu sefer de eski arzuları ve hayalleri ile bıktırıyor. Leon, Emma’nın bu sefer de değişmediğini görünce çok üzülse de, kariyeri konusunda oldukça iddialı ve kararlı olduğundan dolayı Emma’yı terk ediyor. Genç kadın, bir kez daha yanlış karar vermesi sonucu kendini duygusal yıkıntılarının arasında buluyor.
Kendi sonunu hazırlıyor…
Emma, geçirdiği dönemde hem aşktan beklentisini alamamış hem de borçlanmış biri olarak kendini tam bir çukurun buluveriyor. Bir gün içinde ödemesi gereken o yüklü miktar parayı bulamayınca da, artık tamamen çıkmazda kalıyor.
Bütün hayatı altüst olan ve verdiği her karar elinde patlayan Emma, artık son kararını veriyor. Eczaneden arsenik alan ve onu yutan genç kadın, kısa süre içerisinde yatağa düşüyor. Kocası Charles’ın yanında çırpına çırpına can verip; ihtiras, aşk ve bencillik dolu hayatına gözlerini yumuyor…
Geride kalan Bay Bovary…
Doktor Charles, karısına olan derin duygularından ötürü onun ölümünden sonra çok sarsılıyor. Bir süre ağır bir hüzün dönemi geçiren adam, kafasını dağıtmak için bir gün odayı toplarken, Emma’ya sevgililerinden gelen mektupları buluyor. Bütün süreci yazılı bir şekilde yasak aşkların ağzından okuyan adam, karısının yıllarca onu aldattığına acı bir şekilde şahit oluyor. Ölüm acısından sonra bunu da kaldıramayan Charles Bovary, kısa bir süre sonra arkasında annesini ve çocuğunu bırakıp hayata gözlerini yumuyor.
Madam Bovary kitabı hakkında…
Flaubert, baş karakteri Emma Bovary yoluyla aslında kadının 19. yüzyıl toplumundaki yerini sorguluyor. Romanda kadına biçilen roller ve sınırlamalar, bu sınırlamaların ardından gelen yanlış kararlarla birlikte mahvolan hayatlar işleniyor. 19. yüzyıl Fransa’sındaki orta gelirli insanların yanı sıra bitişik hayatlar yaşadıkları zenginlerin yaşam tarzlarını, ikiyüzlülüğünü ve hırslarını işleyen Flaubert; bu yolla aslında bizlere o insanların iç dünyalarını, sevinçlerini ve arzularını tüm çıplaklığı ile gözler önüne sunuyor.
Bu, artık yeri inkar edilemeyecek kadar derin bir roman olan Madam Bovary, edebiyat dünyasında birçok eleştirmen tarafından başyapıt olarak kabul ediliyor. Dönemin Fransa’sının günlük yaşamını orta gelir ve zengin olarak iki şekilde yansıtırken, az önce de belirttiğimiz gibi her iki kesimin de iç dünyalarını cesur bir ustalıkla işliyor. Roman, sadece bireysel arayış anlatımlarıyla değil; yalın, ağdasız cümle yapısı ve betimlemeleriyle de okuyucuya etkileyici bir yaklaşım sunuyor.
Artık sona geldiğimizde, Madam Bovary’nin sadece bir kadının iç dünyasındaki duygusal çekişmeleri anlatmadığını anlıyoruz. Bu eşsiz roman, dönemin toplumsal eleştirileri, kadının toplumdaki yeri ve insanların düşüncelerine bakış açısıyla, okuyucusuna unutulmaz bir okuma deneyimi sunuyor.
Ve Tolstoy’un Anna Karenina’sına ilham kaynağı olan Madam Bovary; eşsiz, etkileyici cümleleri ve yazarının güçlü kalemi ile bugün hala kitaplıklarımızda yeni alan, ve edebiyat tarihinde kendine ölümsüz bir yer edinmiş bir eser olarak, tarihe geçiyor…
Okumanızı şiddetle tavsiye ediyoruz!…
İlginizi çekebilir: ”Yaratıcısını Aşan Eser: Edward Munch’ın Çığlık Tablosu”